Kayıtlar

Sınırlar

Resim
  Sınırlar Şehrin bitip de      tarlaların başladığı bir yer var. Sınır belli değildir ama ayaklar neresi olduğunu bilir, aynı zaman da kalp de, ki o hep yenilenmeye ve bir o kadar sükunete hasrettir. Bir gün gökyüzünde yaşayacağız. Ama o vakte kadar yurdumuz bu yeşil dünya olacak. Tarlalar, göller, kuşlar. Kalın gövdeli kara meşeler—muhakkak ki onlar harika bir şeyin icadılar. Ayrıca kaplan zambakları. Ve bundan sonra artık kimsenin budamayacağı kaçak hanımelleri. Sordum “nerede” diye, bildi ayaklarım. Bir adım attım, evdeyim. İngilizceden çeviri: Merve Yiğit Red Bird: Poems (2008), Mary Oliver Mary Oliver (1935-2019) credit: Molly Malone Cook

は ve が edatlarının doğru kullanım alanı

Resim
Merhaba arkadaşlar. Japonca çalışan herkes, temel edatlardan は ve が ’nın kullanım yerinin ne kadar kafa karıştırıcı olabileceğini görmüştür. Ne mutlu ki geçenlerde Spotify’da podcast dinlerken bu konuda güzel bir içeriğe denk geldim. Uzun zamandır takip ettiğim Tomo Sensei çok aydınlatıcı bir kayıt hazırlamış. Dinledikten sonra, bu güzel konuşmadan Japonca çalışan başka öğrenciler de faydalansın istedim ve bu yüzden olduğu gibi Japoncadan çevirdim. Yalnızca selamlama ve giriş kısımlarını atladım. Daha açıklayıcı olması adına arada kendi yorumlarımı yazdım. Bir ses kaydını — hem de gramer konusunu, anlaşılır şekilde yazıya dökmek biraz zor ama keyifli oldu. Böylece Türkçe kalıcı bir içerik oluşmasını umuyorum. İstifade eden çıkarsa ne ala... Başlayalım. Tomo Sensei: […] Japonların bile ne zaman は , ne zaman が kullanılıyor diye tereddütte kaldığı anlar çoktur. İşte bugünün konusu böylesi zor olup, bu edatların pek çok farklı kullanım yeri varsa da ben bugün size anlaması en kolay ...

Yağmura Yenilmeden

Resim
Yağmura Yenilmeden yenik düşmeden ne yağmura ne rüzgâra, ne sıcağa ne kışa boyun eğmeden sağlam bir bedende arzu duymadan, öfkelenmeden sessiz gülümsemesini takınan.   günde bir tas çorba, biraz ekmek ve sebze karnını doyurmaya yeten, kendine pay biçmeyen her olan bitenden ama iyice anlayan yaşananları, sonra da unutmayan.   küçük bir kulübede çam ağaçları gölgesinde konaklayan. doğuda hasta düşse çocuk, yardımına koşan batıda bir anne yorulmuşsa gidip yükünü kucaklayan güneyde ölen varsa “korkma” diye teskin eden ve kim kavgaya tutuşsa kuzeyde ayırmaya çalışan.   kurak günlere gözyaşı döküp yazın sıcağında çaresiz, çırpınan ahmak deseler de aldırmayan ve dert etmeyen üzülmeyi ya da yerilmeyi. işte böyle biridir , olmak istediğim. Kenji Miyazawa (1896-1933) Japoncadan çeviren: Merve Yiğit, İrem Melisa Kesim, Gülçin Yağmur

Aware

Resim
  Aware “…Bir kadının hüznü, Japon hikayesini tamamlayan önemli role sahiptir ve Japonların güzellik anlayışında mühim bir unsurdur.   Bu hüzünlü hale aware denir ve Japonlar kederli bir kadının, kederini sabırla taşıdığını gördüklerinde, aware duygusunu hissederler.” [1] *** Her neşenin kedere dönüşme ihtimali var. Bu ihtimali daima içinde taşıyarak yaşamak da kolay değil. Tokyo Ulusal Müzesi'nde karşılaştığım oyuncak bebek bana mutluluğun kırılganlığını hatırlatıyor. Galiba bu yüzden gereğinden fazla sevdim diye düşünürken, ilkin bir şeyler içtiğini sanıyorum ama açıklamayı okuduğumda anlıyorum ki bebeğin ismi "koku." Doğru ya, gözlerini kapatıp kokluyor ve ben yüzünde görüyorum; belki çoktan silikleşmiş bir anının, kokunun ona hatırlatmasıyla üzerine boca oluşunu. Yine de ne kadar dingin görünüyor. Ama asıl hislerini anlayamıyorum. O mu kederli ben mi? Japonlar, kadınların hüzünlü hâli için bile bir kelime kullanıyormuş: aware. O sırada Daniel Mo...

Kurbağa ve Yağmur カエルと雨

Resim
Bu minik ama bana pek sevimli gelen öyküyü Türkçeden Japoncaya çevirdim. Altına Türkçesini de ekledim. Öyküdeki duygu durumunun anlaşılması için orijinalinde olmayan bazı tepkilere yer verdim. Kıymetli Naoki hocam bu hususta bana yardım etti. Metnin orijinali Farsçadır. İyi okumalar. カエルと雨 ある日の 雨天 、木は言いました。「ああ、雨が降ったらいいのに」。土もうなずきながら言いました。「うん、雨が降ったらいいのにね」 でも、少しも雨は降ってきませんでした。カエルはケロケロと鳴きながら「どうして神様は雨を降らさないのだろう」と考えました。 そんなとき、たくさんのアリが、カエルと木の間をぬうように土の上をあるいていきました。それを見たカエルは、あっとひらめいて、「そうか!もし雨が降ったらアリはたいそう苦しむことになったに違いない。」と言いました。 そして、アリたちが道を渡ったあと、雨がザーザーと降り出しました。 カエルは心の中で「神様、ありがとうございます」と感謝しました。 おしまい *** Kurbağa ve Yağmur Hava yağmurluydu. Ağaç dedi ki: "Allah'ım keşke yağmur yağsa!" Toprak dedi ki: "Allah'ım keşke yağmur yağsa!" Fakat yağmur yağmadı. Kurbağa 'kur kur' yapıp dedi ki: "Niçin Allah yağmur göndermedi?" Bir grup karınca yoldan geldiler. Karıncalar kurbağa ve ağacın yanındaki toprak üzerinden gittiler. Kurbağa düşündü: "Eğer yağmur yağsayd...

Kayboluş hikâyesi

Resim
Kaybolmak fiilinin kanjisinde  (迷)  neden "yol" ve "pirinç" karakterleri var? Japon yazısı hocamız bu kanjinin ortaya çıkışına   dair ufak bir metin paylaştı. Hoşuma gitti ve çevirip buraya koymak istedim. İşte hikâye şöyle başlıyor: Uzun zaman önce, bir dağda iki erkek kardeş yaşardı. İki genç, hayvan ya da meyve ne bulursa yüklenir ve bunları şehirde satarak geçimlerini sağlardı. Kardeşlerin yaşadığı dağla şehrin arası çok uzaktı. Bu yüzden yaşça büyük olan kardeş, geçtiği yerlere ufak tefek taşlar bırakarak şehrin yolunu tutardı. Böylece gece geç vakitte bile olsa yolunu kaybetmeden eve dönerdi. Bir gün büyük kardeş hastalanınca, onun yerine ufak kardeşin şehre gitmesine karar verdiler. Genç adam koca yükü omuzladı ve yola pirinç serpe serpe şehre gitti. Taşıdıkları yeterince ağır olduğundan bir de taşları kendine yük edinmek istememişti. Lakin o serptiği pirinçlerin hepsini kuşlar yiyip götürünce, genç kardeş yolunu şaşırdı kaldı. Yola pirinç bırakmasının neti...

Örümcek ipi

Resim
  Örümcek ipi ( 蜘蛛の糸 ) Ryūnosuke Akutagawa Çeviri: Merve Yiğit   İnsanlar öldüklerinde nereye gider? Hayattayken iyi şeyler yapanlar cennete, günahkârlar (kötülük yapanlar) cehenneme gider. O halde cennet nasıl bir yerdir? Kutsal Oşaka-sama [1] cennette yaşar. Orası güzel kokular yayan çiçeklerle kaplı, sessiz sedasız bir yerdir. Cennet keyif vericidir. Peki ya cehennem? Orada şeytan yaşar. Şeytan elindeki sopayla günahkarlara vurur. Cehennemlikler her gün eziyet görür, acı çeker, üstelik kaçmaları da mümkün değildir. Cehennem korkutucudur. Günlerden bir gün Oşaka-sama, cennet havuzunun kenarında tek başına gezinmekteydi. Havuzda lotus çiçekleri açmıştı. Bembeyaz çiçeklerin tam ortasındaki altın renkli kısımdan etrafa güzel kokular yayılıyordu. Ortalık çok sessizdi. Sabah vaktiydi. Sonra birden, Oşaka-sama durup lotus çiçeklerinin arasından havuza göz attı. Havuzun aşağısında cehennem yer almaktaydı. Su o kadar berraktı ki cehennem kolayca görülebiliyordu. O...