Örümcek ipi
Örümcek ipi (蜘蛛の糸)
Ryūnosuke
Akutagawa
Çeviri:
Merve Yiğit
İnsanlar öldüklerinde nereye gider?
Hayattayken iyi şeyler yapanlar cennete, günahkârlar
(kötülük yapanlar) cehenneme gider. O halde cennet nasıl bir yerdir? Kutsal Oşaka-sama[1]
cennette yaşar. Orası güzel kokular yayan çiçeklerle kaplı, sessiz sedasız bir
yerdir. Cennet keyif vericidir.
Peki ya cehennem? Orada şeytan yaşar. Şeytan elindeki
sopayla günahkarlara vurur. Cehennemlikler her gün eziyet görür, acı çeker, üstelik
kaçmaları da mümkün değildir. Cehennem korkutucudur.
Günlerden bir gün Oşaka-sama, cennet havuzunun kenarında tek başına gezinmekteydi. Havuzda lotus çiçekleri açmıştı. Bembeyaz çiçeklerin tam ortasındaki altın renkli kısımdan etrafa güzel kokular yayılıyordu. Ortalık çok sessizdi. Sabah vaktiydi.
Sonra birden, Oşaka-sama durup lotus çiçeklerinin
arasından havuza göz attı. Havuzun aşağısında cehennem yer almaktaydı. Su o
kadar berraktı ki cehennem kolayca görülebiliyordu. O an, Kandata isimli bir
adamın diğer günahkarlarla beraber cehennemdeki kan havuzunun içinde olduğunu
gördü. Kandata denilen bu kişi hayattayken insanları öldürmek, evlerini ateşe
vermek, mallarını çalmak gibi pek çok kötülük yapmıştı fakat işlediği tek bir
iyi amel vardı. O da şuydu:
Günün birinde Kandata dağda yürüyordu. Yol üstünde küçük
bir örümcek gördü. O vakit örümceğin üstüne basıp geçmek istedi fakat sonra,
“Yok yok, olmaz. Örümcek dediğin ufacık böcek ama onun bile bir hayatı var,
yazık” diye düşünüp öldürmekten vazgeçti.
Oşaka-sama Kandata’yı gördüğünde işte bu olayı
hatırlamıştı. “Ah doğru ya. Kandata örümceği öldürmek istememişti. Onun gibi
biri bile yumuşak kalpli olabiliyor demek. Pekâlâ… O zaman ben de Kandata’yı
cehennemden çıkaracağım” dedi.
Tam o esnada lotus çiçeklerinin üstünde duran bir
örümcek gümüş renkli, pırıl pırıl bir ip yapıyordu. Oşaka-sama ipi eline alıp beyaz
lotus çiçeklerinin arasından cehenneme doğru sessizce aşağıya sarkıttı.
Kandata cehennemde diğer günahkarlarla kan havuzunun
içindeydi. Ortalık karanlıktı ve hiçbir şey görünmüyordu. Yalnızca ara ara, iğnelerle
kaplı dağdan iğnelerin parıltısı seçilebiliyordu. Cehennem çok sessizdi. Kimse tek
kelime etmiyordu. Burada şeytan günahkarların yüzlerini yakıyor, gözlerini
kuşlara yedirtiyor, onları zorla yamaçları iğne kaplı dağa tırmandırıyordu.
Haliyle cehennemlikler o kadar güçsüz düşüyorlardı ki ağlamaya dahi fırsat bulamıyorlardı.
Kandata da uzun zamandır burada olduğu için yorgunluktan sesi soluğu
kesilmişti.
Ama sonra Kandata, başını kan havuzundan yukarı
kaldırıp karanlık göğe doğru baktı. O koyu, hareketsiz göğün ortasında bir şey
parıldıyor ve git gide aşağı yaklaşıyordu. Bu şey gümüş renkli örümcek ipiydi.
İp etrafa parıltılar saça saça Kandata’nın baş hizasına kadar indi. Bunu gören
Kandata ipi eline alıp sevindi, “Ooo, örümcek ipi! Gelen örümcek ipiymiş! Eğer iple
yukarı tırmanırsam muhakkak cehennemden çıkarım. Hatta belki de cennete
ulaşırım,” diye düşünüp keyiflendi. Hemen iki eliyle ipi kavrayıp var gücüyle
yukarı doğru tırmanmaya başladı fakat cennet o kadar uzaktaydı ki cehennemden kolaycacık
çıkmak mümkün değildi.
Bir süre sonra yorulan Kandata durup biraz mola verdi.
O an şöyle bir aşağıya baktı. Epey yükseğe tırmandığından, önceden içinde
olduğu kan havuzu şimdi görünmüyordu. Sevinçle “Oh be, havuz artık gözden
kaybolmuş. Böyle tırmanmaya devam edersem yakında cehennemden çıkmayı
başarabilirim” dedi ve “çok iyi, çok iyi!” diyerek kahkaha attı.
Lakin sonra, örümcek ipinin aşağılarında bir şey
gözüne çarptı. O da neydi öyle? Dikkatlice bakınca çok sayıda insan fark etti.
Yüzlerce günahkâr ipten tutunmuş yukarı doğru gelmekteydi. Kandata olan biten
karşısında şaşa kaldı. Üstelik korkuya kapılmıştı. Böylesi incecik bir ip bir
tek kendisini taşıyorken bile kolayca kopabilirdi. Ya yüzlerce insan tutunuyorken
nasıl olurdu? Kandata artık iyice endişelenmeye başladı: “Bunca insan ipe
abanırsa ip kopar ve ben de tekrar cehennemi boylarım. Buraya kadar gelmeme
rağmen üstelik…”
Yüzlercesi, hayır hayır, binlercesi parlak ince ipi
kavramış, o karanlık kan havuzundan yavaş yavaş yukarı çıkıyordu. Kandata
“Olamaz!” diye bağırdı. “Hey günahkârlar! Bu ip benim ipim, siz ne diye
tırmanıyorsunuz? Hadi bakalım, aşağı aşağı!” dedi.
Dedi demesine ama o an ip “şak” diye kopuverdi. “Aaahhh”
diye haykıran Kandata diğer günahkarla beraber ötelerdeki karanlık kan havuzuna
düştü. Ne ayın ne de yıldızların olduğu gökte şimdi yalnızca cennetten
gönderilen örümcek ipi ışık saçıyor, kısacık kalmış bir vaziyette tam ortada
salınıyordu.
Oşaka-sama cennet havuzunun kenarında dikilmiş, gözünü
sudan ayırmamıştı. Kan havuzuna düşen Kandata’yı artık göremiyordu. Suratına mahzun
bir ifade çöktü. Tekrar yavaşça yürümeye koyuldu ve dedi ki “Kandata bir başına
cehennemden kurtulmayı yeğledi, ama işte şimdi yine diğerleriyle beraber
cehenneme girdi. Tüm bunlar yalnızca kendini önemsediğinden oldu.”
…
Cennet havuzunda lotus çiçekleri açmıştı. Bembeyaz
çiçeklerin tam ortasındaki altın renkli kısımdan etrafa güzel kokular
yayılıyordu. Ortalık çok sessizdi. Sabah vaktiydi.
![]() |
credit: たけなか's art |
![]() |
Ryūnosuke Akutagawa |
Çeviride kullanılan kaynak:
芥川龍之介短編集 蜘蛛の糸 鼻
レベル別日本語多読ライブラリー
にほんごよむよむ文庫
レブル3vol.1.5 Ask Publishing
Merhabalar yazılarınızı beğenerek okuyorum Twitter'dan da takip ediyorum ^^ sakıncası yoksa bir şey sormak istiyorum ikinci üniversite olarak Japonca okuduğunuzu söylemiştiniz de acaba ilk bölümünüz neydi? Üniversite sınav senemdeyim de belki bir fikir olur diye sormak istedim
YanıtlaSilteşekkür ederim, yorumunuzu şimdi gördüm. lisansım siyaset bilimi, yüksek lisansım kültürel incelemeler idi.
Sildoğrusu, ikisini de severek okudum. fakat ilerlemem gereken yolun bu olduğunu fark etmem biraz zaman aldı. siz japonca düşünüyorsanız vakit kaybetmeyin. .
Merve Hocam, çok keyif alarak okudum. Gayet sevimli bir çeviri olmuş. Türkçe'ye kazandırdığınız için teşekkürler (^_^)/
YanıtlaSilben teşekkür ederim.
Sil