Bir çiçek ya da benim için saksının anlamı

Bu çiçek tasarımı Kenji Kumaki'e ait.[1] Beni çok etkiledi. Neden etkilediğini anlatmak istiyorum.

Japoncada vahşi/yaban sözcüğünün (奔放) "yerleşik olmayan" anlamına geldiğini yazmıştım. Yerleşik değilse, sınıra tabii tutulmaz. Saksı ise çiçeğin sınırıdır. Bu sınırı aşmadan insanlığın arasına/eve alınamaz. Lakin aşılan şeyin içindedir artık. Saksı sınır ve sınırlamadır. Eve giren her çiçek ehli duruma gelmiştir; kediye verilen mama, köpeğe takılan tasma, kuşa sunulan kafes, balığa atılan yem gibi, çiçek saksıya girmiş ve evcilleşmiştir.

Evcilleştirmenin hayati ihtiyaçlardan doğduğu düşüncesi yaygındır. Halbuki koyun, kuzu gibi hayvanların tarlada, işte güçte yardımcı olsun diye değil; tanrılara kurban ederken daha uysal dursunlar diye evcilleştirildiğini okumuştum. Bazı tahılların geçmişi de öyle. Ritüellerde içki olarak kullanılması, belki de besin ihtiyacından çok daha kuvvetli bir şekilde, arpa buğday gibi bitkileri insanlığa yakın bir konuma getirmiş.[2]

Din, inanç, zevk. Çiçeğe geri dönelim. İnsanın sevdiği şeyi yakınına alma ve yanında hissetme arzusu bâki. Çiçek kurban etmiyoruz ama şöyle bi' düşününce; cenazeden düğüne, romantik akşam masasından piknik örtüsüne kadar, öyle çok kesişmiş ki hayatlarımız, ey çiçek diyorum:

işte saksı,
işte o senli benli olmayı sağlayan sınır
seni evime dahil edip büyütmeme yarayan o tuhaf,
çoğu zaman plastikten şey
bugünkü birlikteliğimizin sebebi.

Kenji Kumaki saksıyı ortadan kaldırmış.  Görüntüye tekrar bakıyorum; ilginç ve biraz da iğreti geliyor gözüme, ev içinde saksısız çiçek. Yarı özgür çiçek. Yıllardır evcilleştirildiği için zekâsı git gide düşen bir horoz, bir tavuk gibi.[3]

Ortadan yok edesim geliyor şimdi çiçeği. Karşımda olsa süpürür geçerdim.

ama hâlâ güzel
hâlâ tuhaf.


[1] Kendisini “free-lance çiçekçi” olarak tanımlayan Kenji Kumaki’nin diğer tasarımlarına da bakmak için: https://www.instagram.com/kuma_ken/

[2] Lodrick, D. O. (2005). Domestication. Taylor. B (Ed.), Encyclopedia of Religion and Nature (s. 502-504) içinde. Thoemmes Continuum.

[3] Evcilleştirmenin zekâ üzerindeki etkisini tam olarak bilmiyorum. Dolayısıyla işin bu kısmı biraz edebiyat ama, Andrian Franklin’in besi hayvanlarını “hayli belirsiz” (ambiguous) diye tanımlaması aklımdan çıkmıyor. Lévi-Strauss’dan yaptığı alıntı eşliğinde şöyle der: “bu hayvanlar ne tam olarak gerçek ‘doğasını’ taşır, ne de tamamen insanlaşmıştır. Daha çok, insanların onlar için ayarladığı ‘doğa’ altındadırlar.” (s. 44). Bknz: Franklin, A. (1999). Animals and modern cultures: A sociology of human-animal relations in modernity. Sage.

Yorumlar

  1. Saksıdaki çiçekler kadar evcil değil dışarıdaki çiçekler kadar özgür değil, evet gerçekten bu çiçekler evin içinde iğreti duruyor

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Aware

Kurbağa ve Yağmur カエルと雨

Yağmura Yenilmeden