Çöl masalı
Bu çok ama çok kısa bir masal:
Engin
çölün üzerinde
Tek
başına duran Güneş
Demiş
ki,
“Issız kumların arasında parlıyor,
Geceyi gündüze getiriyorum.
Lakin şu koskoca diyarın ortasında
Üzerine
yansıyabileceğim tek bir su yok.”
Bana
beni gösterecek
Tek bir parça
Yok.
Güneş
büyük bir yalnızlık içinde, üzülmüş.
Zamanla
üzüntüsü öfkeye dönüşmüş.
O kadar
kızmış ki, gitgide ısınmış.
Isınmış
ve bir daha da soğumamış yüreği.
Bu
yüzden çöller dünyanın en sıcak yerleriymiş.
***
Eski insanlar dermiş ki,
ne kadar çok görünür olursan, yalnızlığın o kadar artacak; kabiliyetin ne kadar
büyükse, mahrumiyetin o kadar çoğalacak.
Zaman böyle akmış. Herkes birbirini Güneş’in ışığında görürken, o kendini bile görememiş[1]. Herkesi ısıtmış da kendi ısınamamış. Güneş olmanın bedeliymiş bu, adaletin tecellisi.
İsimsiz biri yazmış,
isimsiz biri okumuş
Bu masal kimseye
anlatılmamış.
[1] Masala dipnot düşülmez ama şunu söylemek gerek... Elbette güneşin suretini görebildiği anlar vardır; okyanusların, denizlerin, göllerin üzerine aksettiği zamanlardaki gibi. Ama masal çölde geçiyor ve çöldeki güneşin yalnızlığını anlattığından, sanki birden fazla güneş varmış gibi hayal ediyorum. Tıpkı, aynı insanın birden çok halet-i ruhiyesi olması ve her farklı duygulanımda sanki ayrı birine dönüşmesi gibi, çölde kendini temaşa edemeyen güneş ile, aynı saniyelerde bir su parçası üzerinde yansımasını seyreden güneşi tek bir varlıkmış gibi düşünmüyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder