Bir tanrı kadar yalnız*
Kadınlar yalnızlıklarını gidermek için çiçek toplar. Derlenen çiçekler masanın ortasına, iyi güneş gören cam kenarına, ki artık çiçeklerin güneşe ihtiyacı kalmamıştır, veya gösterişli bir ayna önüne konur. Dilediğince yalnız olabilmek, daha doğrusu, mutlak yalnızlığa erebilmek için çiçek dahi toplamayan bir kadın vardı.
İsmi Semai olan kadının ufak siyah gözleri bir nehrin akışını takip ediyormuş gibi daima titrerdi. Çalıştığı şehirdeki işinden üç yıl önce ayrılmış ve önemli bir keşif yapılmadığı takdirde kimsenin görmek için rotasını değiştirmeyeceği bir köye yerleşerek tek başına yaşamaya başlamıştı. İsmini ona babaannesi vermişti. Yaşlı kadın gök anlamına gelen “sema” kelimesine -i eki ekleyerek, kendince “sema gibi” anlamı oluşturmuştu. Durmadan “torunum göklere ait olsun” derdi.
Semai bahçesinde çiçek yetiştirmezdi fakat nisan yağmurlarının ardından açan güllerin efsununa bazen o da kapılırdı. Genç kadın dışarıda bu güllerle karşılaştığında duraksar ve en güzel haline ulaşıp kat be kaç açtıktan sonra yavaşça kendini ölüme bırakan çiçeklere bakarken, içinden “insanlar beni hatırlamayacak” diye geçirirdi: “Evrene seyirci kalmanın cezası bu, hatırlanmamak. Fakat ben yine de böyle kalmaya devam edeceğim. Varlığı eksiltmemek için yalnızca seyretmeyi seçtim, suç mu? Çiçek bile koparmadım alıp masama koymak için!”
Böylesi
anlarda olduğu yerden hızla uzaklaşıp insana neşe ve
keyif veren renklerin dahi görünmediği, kenarında ömrünü çoktan tamamlamış
yaprakların ve yaşamaktan vazgeçmiş kuru otların toplandığı toprak yollardan birine sapar, bir süre yürüdükten sonra
evine öyle dönerdi.
Bu yürüyüşün gereğinden uzun sürdüğü günlerden birinde, yolu daha önce hiç karşılaşmadığı bir göle çıktı. Kuru toprak yol burada geniş, yeşil düzlüğe bırakmıştı kendini. Güneş henüz tamamen çekip gitmemişti, turuncu ve pembe iyimser ışıkların son bir çaba ile dünyaya ulaşmaya çalıştığı saatlerdi. Gölün üzerine de bulaşan bu ışıklar, suyun titrek yüzeyinde utanıyormuş gibi parıldıyordu. İyimserlik utangaçlıkla bir araya geldiğinde trajedi başlar. O gün de böyle oldu. Semai, gölün kıyısında boyu on metreye ulaşan köknar ağacının altında tek başına oturan bir kadın gördüğünde ağzından dökülen ilk cümle şu oldu:
"Bir Tanrı kadar yalnız."
Ve o
an hissettiği kıskançlık muhafız ağaçlar kadar sağlamdı. İçinden söküp atması
zor bir his. Semai mutlak yalnızlığa erişme gayesiyle, kendisine eşlik etmesinler diye odasına çiçek dahi koymamışken, karşısındaki
kadın hayalindeki yalnızlığa çoktan ermiş gibi göründü gözüne. Üstelik yalnızca
solgun bulutlara doğru uzanan haşmetli köknar ağacının altında öylece oturarak,
bir tanrı kadar yalnız kalabilmişti işte.
***
Tanrı’nın
yalnızlığı ile tekliği çoğu zaman birbirine karıştırılır. Tanrı tektir fakat yalnızlık
insan ile paylaşılan bir niteliktir ve hatta bu, Yaratıcının bir başkası ile
paylaşmaya uygun gördüğü tek yanıdır. O kutsal ruh üflendiğinde ya ne geçecekti
ki insana başka? İnsan yalnız bir hayvandır. Fakat Semai'ye göre kimse bunu kabul etmek istemiyor; eş, dost,
yaren, sevgili gibi farklı isimlerle çağıracakları birilerini ya
da bir şeyleri arıyordu. Bu ise varlığa zarar veriyordu. Kendisine “Ne güzel” denilen çiçeğin alıp koparılması gibi, sevgi varlığı eksiltiyordu.
Yeryüzünde hüküm sürmesini istediği yalnızlık, nihayet karşısındaki köknar ağacının dibinde aniden
karşısına çıkınca, Semai korkunç
bir hayalet görmüş de ondan kaçıyormuşçasına geldiği yollardan hızla geçti; o
kuru yapraklardan, ölmüş otlardan, renksiz diyarlardan.
Eve vardığında iyimser
gün batımı ışıkları çoktan yok olmuş, hava kararmıştı. Ne o gün ne de daha sonra mutlak yalnızlığa eremedi. Belki karşılaştığı kadının bir tanrı
kadar yalnız kalmayı başardığını düşünmek de yanılgıydı. Semai, babaannesinin umduğu
gibi göklere ait olamadı. İsmi ona hiçbir fayda getirmemişti.
*bir öykü denemesi...
![]() |
Image credit: Tomas Sanchez |
Ellerinize sağlık. Çiçekler her zaman kurtarıcı olmuştur. Yalnızlığını kutlayan en rengarenk gülüştür bir çiçek.
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
SilEllerinize sağlık hocam.
YanıtlaSilKendi karalamalarımı sizle paylaşmak isterim:
http://velveleendaz.blogspot.com/2021/06/hafz.html
Teşekkürler.
Sil